24 Kasım 2020 Salı

1234B

10.11.20


"Peki, emin misin?" 
Tabi ki emindim. Karşılığında ne olsa vermeye razıydım zaten. Bütün çocukluğum çılgınlar gibi yükselen ve pervaneler gibi dönen virajları hiç umursamadan, sırf o gür ormanları yukarıdan izlemek için tırmanmakla geçmişti. Yalnızca ormanlar da değil, o ormanların çerçevesinde mavinin her tonu ile dalgalanan, durulan denizler... Hiç tanımadığım rengarenk böcekler, sesini hiç bilmediğim kuşlar. Yıldızların en parlak olduğu yerler. Hem Güneşle yıkanırken hem de Ay ile süslenirken ne güzeldi o görüntü. Fakat içeriden de bir ışık gelmeli, yoksa gördüğünü de anlayamıyor insan, bunu hiç fark etmiş miydin?

"Evet." 
"Eminim."

"Tamam öyleyse. Yalnız hemen olmaz bu işler, beklemen gerek. Bıkmadan tırmanman gerekiyor. Hangi seçimleri yapacağını söyleyemem, yollardan birine iliştirdim senin ışığını. Ne kadar yukarıdan bakarsan, o kadar çabuk göreceksin. Bulduğunda ise bir daha asla yuvarlanıp düşmek yok. Ha, tabi, kaybetmemek tamamen sana kalmış. Şimdi git hadi."

O kadar rahatladım ki, bir yerlerde beni bekliyor, o da izliyor ve hatta belki tırmanıyordur. 

Kan bağlarının asla seçilemediğini ya da çözülemediğini 4-5 yaşlarıma geldiğimde çok iyi öğrenmiştim. Ben de hayali dostlar uydurmaya ve onlarla konuşmaya başlamıştım. Bir gün anaokulundan servisle dönerken tek arkadaşıma bu dostlarımdan bahsetme hatasını yapmıştım ve artık neler düşündüyse benimle konuşmayı bırakmıştı. Belki küçük yaştaki zihninde söylediklerim büyük bir korku yaratmıştı. O gün kestim sesimi, hayali dostlarıma da birkaç gün küstüm hatta. Sanki onların suçuymuş gibi. Neyse. Evet, aşık olacağın insanı bile aslında sahiden seçemezsin. Ben şuna vurulayım iyisi mi diyen kim var Allah aşkına? Öte yandan, kendime ek bir aile seçersem bir daha asla, evet, sonsuza dek asla yalnız kalmayacaktım.

Benim hayattan en büyük talebim, eğer öyle bir şey varsa, ruh kardeşimi bulmaktı. Yükümü yanımda sürürken bile ona yük olmayacağımı bilerek sarıldığım, birbirimizi daima iyileştirebildiğimiz, onu canımdan çok sevmeme izin veren ve adımı unutsam dahi aynı şekilde sevildiğimi çok iyi bildiğim, bulduğu her çatlaktan hayatıma dolan bir günışığı. 

Ve bir kısmının benim yerime seçildiğini fark ettiğim onlarca yoldan sonra, şu günışığı ne zaman geldi dersen, klişeleri bağrıma basa basa, "Tabi ki en karanlık anda." diye cevap vermem gerekiyor. Belki de ışığın en göz alıcı olanı, en koyu karanlıkta sızan hali olduğu içindir. Öyle yapay ışıklarla da karıştırılacak bir şey değil hani, sıcacık bir ışık. 

İnsanların ruhları birbirini, konuşmaya dahi başlamadan önce tanırlar. Bu bilgiyi yaşayarak öğrendim, o yüzden gönül rahatlığıyla güvenebilirsin. Bu hissi tanıman için daha önce sana birkaç defa gelecektir belki, ama bil ki hiçbir hikayenin devamı aynı olmayacaktır. Bunun çok basit bir sebebi var: dünyada birbirinin tamamen aynısı olan hiç ama hiç kimse yoktur. Bu bilgiyi her türlü durumda kullanabilirsin - varlığının değerini bilmek için de, kaybettiğin vakit gönlünü ferahlatmak için de. Listeyi sen uzat işte, bizim konumuz bu değil şimdi.

Ben o tırmandığım dağların en tepesindeki bir düzlükte dinleniyorum. Hem gündüz, hem de gecenin en zifir anında bile aydınlıktayım. Gökyüzünün her halini sevebilmemin, gri dahil tüm renklerin her tonunu seçebilmemin sebebi bu aydınlıktan başka bir şey değil. Işık, ışığı doğuruyor her gün. Her. Bir. Yeni. Gün.

Hayatlarımızda yanlışlar doğruları götürüyor mu hiç bilmiyorum, ama bir tane güzel doğru belki yüzlerce, binlerce doğruya götürüyor bizi. Tutunacak en ufacık bir güzellik varsa hayatında, yorulma, dikenlerin içinden her yerini yırtarak da olsa yürü ve arkana pek de çok bakmadan var gücünle git. Herkes bu yolun 'başarıya' çıkmasını vadediyor belki, ben ise diliyorum ki saf sevgiye ve dostluğa çıksın yolun. İşte o andan sonra yoldaki her engel için senin kurşungeçirmez tulumun var, her zehir için panzehrin, sarılacak daimi bir yedek bataryan var. Adına her ne dersen artık; kendi başına bulduğun bu ışık, senin "sen" olman için koleksiyondaki en büyük anahtar.

Düşün.

Şimdilik tek başına olsan bile uzun bir yola çıkmaya halin var mı?

Vazgeçer gibi olduğun her bir anda kendi ellerinle kendi omuzlarını sarsıp yola devam etmeye halin var mı?

Yolun manzarası daha önce hiç görmediğin ama hep görmek istediğin güzelliklerle dolu fakat yollar hem çok dik hem de çok kalabalık dersem?

Sonunda bulacaklarını biraz önce anlattım, biliyorsun.

Peki,
Emin misin?



1 yorum:

  1. Ruhumun en derinine dokundu.
    Fonda Anthony şarkısını söylüyor,
    Ono da ekliyor "1234iloveyou!"

    YanıtlaSil